Lisanslı Depoculuk – KAZIM BULUT

Uluslararası Gemlik Zeytini Festivalinin 4.sü Cuma günü başlayacak. Ona sonraki hafta değinelim…

Bugün, zeytin konusundaki asıl sorunumuzu gündeme getirelim; Lisanslı depoculuk…

***

Gemlik Zeytini, her ne kadar isim olarak marka olsa da, beraberinde zeytinin başkenti olarak anılsa da, tesis olarak genelde merdiven altında kaldık. Gemlik Zeytininin coğrafi şartlardan dolayı kalitesi tartışılmasa da, Gemlik Zeytinin adında model oluşturamadık aslında.

Çocukluğum zeytinliklerde geçti. Küfe dönemini de yaşadım, at ve eşeklerle küfeleri taşıdığımız günleri de. Havuz dışında tahta kaplarda sakladığımız zeytinleri de. Dünyanın en iyi zeytini de önüme gelse, benim için usul, babamın işlediği zeytindir. O tada alışmışımdır. Peki, dışarıdaki adam için de böyle mi?

Örneğin, Umurbey’de bulunan sokağımızda, bizden ve yan komşudan, hatta yan yana tarlalardan alacağınız zeytin, asla aynı olmayacaktır. Kimi tuzu oranını farklı ayarlar, kiminin baskısı farklıdır. Kimisi dereceyi farklı tutar, hangisine sorarsanız sorun, kendisi en doğrusunu yapıyordur.

Tüccara satılan çiğ zeytinde de durum farklı değildir.  Her tüccar veya firma, kendi işlemini yaptığı için, ortaya Gemlik’in markası değil de, çok çeşitli zeytin çıkıyor. Gemlik’te olmayan biri 4-5 farklı markadan Gemlik Zeytini alınca, hepsinin tadı farklı olacaktır.

***

Gemlik’te ürünün değerini yükseltmek adına, öncelikle 3 veya 4 çeşit tat oluşturmak buna göre işlem yapmamız gerekiyor. Zeytinimizin, diğer yetiştiren bölgelerle karışmaması ve fiyat olarak daha değerli olması adına, benim zeytinim de, yan komşumun zeytini de aynı tadı vermeli. Bunun başlıca çözümü de lisanslı depoculuk uygulamasıdır.

Lisanslı depoculuğa geçmezsek ”Zeytin Para Etmiyor” demeye devam ederiz. Bir ürünün değer kazanmasının tek yolu, sürekli aynı kaliteyi vermesidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.